Kurban Etmenin Bayramı Olur mu?
![]() |
- RENGİN ARSLAN - |
“İyi görünmüyorsun, neyin var,” sorusuna “bir tecavüz haberi
daha duydum, ondan” yanıtını vermekten kaçınıyorsanız, bu sırıtmayla dolaşıyorsunuz
yüzünüzde. Sahneyi geri saralım. “Neyin var” sorusuna, “Kredi kartı ekstresi
geldi, ondan” deseniz, derdiniz anlaşılır olacak. Belki dört koldan size kredi
kartı kullanım tavsiyeleri, taksitsiz alışveriş önerileri yapılacak. Fakat ola
ki, ilk yanıtı verdiniz, karşınızda bir “hıı” duymanız kaçınılmaz ve dahi
şaşkın bakışlar ekseriyetle mümkün olacaktır.
Oysa kredi kartı eninde sonunda ödenecek. Yanılsamalı bir
gerçeklik içinde üzüntünüz. Fakat tecavüze uğramış, göçük altından çıkamamış,
depremin çatlağından kayıvermiş, yeryüzünün altında sessiz bir mezara mecbur
kalmış kimse, artık “o eski” hayatına geri dönemeyecek. Gerçek budur. Ölünce,
yıkılınca her şey biter.
Yalanın bini bir para ya, paraya tapan uygarlıklar o yüzden
sarılır yalana. Bir yalan koy bin para al. Kurban vermenin faydalarıyla ilgili
güzellemeler şehri, ülkeyi sardı çoktan. Her yıl oluyor bu ritüel. Kurban etme
ritüelinden ayrı olarak, “kurban vermenin” faydaları ritüeli. Hadi göklerde
“aç” olmadığı çok açık olan tanrı için koyun kesmek bir yana, bir de olaya
psikolojik açıdan bakanlar var. İnsanın içindeki şiddet duygusunu öldürüyormuş.
Nasıl? Freud amcamızın söylediği gibi insanın içinde doğuştan allah vergisi
bulunan şiddet duygusunu bir koyun üzerinde tüketme gibi bir etkisi var imiş.
Öyle mi? Bunu söyleyenlerle aynı ülkede mi yaşıyoruz diye düşünüyorum. Hayatımızın
vazgeçilmezi haline gelen, koca dayağı, polis copu, işkence, tecavüz... Ortada
bastırılmış veya iyileştirilmiş bir şiddetin izini görmek mümkün mü sahiden?
Bunları yapanlar kurban “kesmiyor mu?”
Bir kandırmacının ortasında ölüyor koyunlar. Kurban etmeyi,
hatta korkunç ve alışılmış ifadesiyle kurban “kesmeyi” kutsayan, teşvik eden
zihniyet yılın kalan 364 günü bir halkı “kurban” ediyor. Onun da kendince
tanrısı var elbet. Hikmetinden sual olunmaz sömürü düzeni ve çağımızda vücut
bulduğu haliyle kapitalizm. Kurban etmek ifadesini içselleştiren bir toplumun
sadece koyunları değil her canlı varlığı kurban edebileceğini düşünmek zor mu?
“Kurban olmayı” içselleştiren bir toplumun her muktedir karşısında boyun
eğeceğini tahmin etmek zor mu?
Van’da olan budur. Göçükten çıkarılmamış işçilerin, hapiste
gün saymayı bile hayal edemez hale gelen “tutulmuş” yüzlerce kişinin, “gık”
dediği zaman 1 yıl bilmem kaç ay hapis yatan 500 öğrencinin dramıdır bu. İki
harfe ve iki haneli zalimlere indirgenmiş 13 yaşındaki kızın yeridir burası:
sistemin sunağı. Hakim cüppesi giymiş, yargıtay koltuklarına oturmuş “inananlar”
kurban ediyor insanlığı... Gözleri görmeyen babasının elinden tutmuş, ona yol
gösteren çocukların nefes almaya hakkının olmadığı düzene ait bir ritüel bu.
Ve satan razı ama alan razı değil. En baştan beri kullandığım “kurban olmak” ifadesi rahatsız
etti mi sizi? Beni ediyor. Düzenin aydan aya yıldan yıla değil, günden güne
yıktığı hayatlara razı değiliz. “Kurban” hiç değiliz. Elimiz kolumuz, aklın
vereceği bir talimata bakar. Sunak değil mekanımız, biz başka dünya isteriz.
Yine de akıl sır ermiyor değil mi?
Kurban ve bayram kelimesi
yan yana gelir mi?
Kurban etmenin bayramı olur mu?
YORUM YAZIN